Vurun Kahpeye-Halide Edip Adıvar

“Türk Edebiyatı’nın Son 150 Yılı: Tanzimat’tan Günümüze” adlı programımız kapsamında bu hafta, Milli Edebiyat döneminin sanatçılarından biri olan Halide Edip Adıvar’ın “Vurun Kahpeye” adlı eserini tahlil ettik.Tahlilimiz sırasında; Tanzimat edebiyatını,milli mücadele dönemini, eserin dil ve anlatım özelliklerini ve karakterlerini değerlendirdik.
Milli Edebiyat döneminin özelliklerinden kısaca bahsedecek olursak:
·         Milli Edebiyat sanatçıları Batıyı körü körüne taklit etmeye karşı çıkmıştır ancak edebiyatta roman,hikaye gibi Batılı türleri kullanmayı yanlış görmemişlerdir.
·         Milli Edebiyatın getirdiği en önemli yenilik Yeni Lisan hareketini başlatarak dilde o döneme kadar değişik zamanlarda hedeflenen; ancak başarılamayan sadeleşme hareketini başarmak olmuştur. Bu dönem sanatçıları, konuşma diliyle edebiyat yapmışlardır.
·         Eserlerinde işledikleri temayı, gerçekçi bir biçimde ele almak isteyen sanatçılar, gözleme önem vermiş ve eserlerinde gözlemle topladıkları bilgileri kullanmışlardır.
·         Daha önceki dönemlerde yüzeysel işlenen Anadolu ve Anadolu halkı bu dönem sanatçılarının birçok eserinde işlenmiştir.
·          ‘Toplum için sanat’ anlayışı benimsenmiştir.

Ø  Milli mücadele döneminin İtilaf Devletleri’nin Türk topraklarını işgal etmeye başlamaları üzerine, Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ile başlayıp, Cumhuriyet’in ilanı ile sona eren dönemdir.Yurdun çeşitli yerlerinde kongreler yapılıp halk bilinçlendirilmiştir.Anadolu’da düşman kuvvetlerine karşı küçük birilikler oluşturulmuştur.Bu dönemde vatan, bağımsızlık, Türk tarihindeki kahramanlıklar, Kurtuluş Savaşı ve onun halktaki yansımaları konu edinmiştir.Türk insanının,askerinin kahramanlığı ve fedakarlığı anlatılmıştır.Yapıtlarda halk dili kullanılmıştır ve şiirde heceye yönelmişlerdir.

Ø  Halide Edip Adıvar,Milli Edebiyat Döneminin tanınmış ilk kadın romancısı ve hikayecisidir.Roman ve hikaye türlerine ek olarak hatıra,eleştiri,inceleme makale,mensur şiir,tiyatro gibi bir çok türde eser vermiştir.Ancak asıl ününü romanlarıyla elde etmiştir.Romanlarında idealize ettiği kadınları ön plana çıkarmış ve olayları kadın kahramanlar etrafında geliştirmiştir.Ancak olayları erkek kahramanların bakış açısıyla dile getirerek kadınların yüce ve üstün yanlarını göstermeyi amaçlamıştır.İyi bir gözlemci olan sanatçı realizm ve İngiliz edebiyatının etkisinde kalmıştır.Zengin bir düşünce yapısı olmasına rağmen eserlerinde olayların akışını bozan kusurlu cümleler yer alır.

Ø  Halide Edip Adıvar’ın romancılığı kısaca üç dönemde incelenebilir :
Aşk,kadın psikolojisi,ihtiras gibi konuları işlediği ilk dönem romanları,Kadın kahramanların yer aldığı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşananları,yurt sevgisini işlediği romanları ve birden fazla kahraman etrafında geçen gelenekler,Doğu-Batı çatışması gibi sosyal kodnları işlediği töre romanları.

v  Aliye öğretmen okulunu bitirir. Diplomasını alır. Genç bir öğretmenin, “Anadolu’da çalışınız!” telkini ona yeni bir yol gösterir. O, İstanbul’da yer bulabilmek için her aşağılığa katlananların haline küçümseyerek bakardı. Nihayet hiçbir kimsenin gitmediği, kasabasının açık bulunan öğretmenliğini kendisine verdikleri zaman Haydarpaşa’dan tek bavuluyla trene biner.
Aliye okulu bulur ve müdürün gelmesini bekler. İki kişi konuşa konuşa merdevenlerden iner. Biri Maarif Müdür, diğeri ise Ömer Efendidir. Müdür ve Ömer Efendi, Aliye’nin nerede kalacığını konuşurlar.
Ömer Efendi’nin yanında kalmasına karar verilir.Ömer Efendi ve Gülsüm Hala Aliye’yi ölen kızlarının yerine koyarlar. Onlar Aliye’yi kızı Emine gibi severler;Aliye de onları bir ana-baba gibi görür. Artık Aliye’nin de anası-babası vardır.Aliye yeni okulunda, yeni öğrencilerine ders vermeye başlamıştır bile. Sınıfta tam bir ikilik ve ayrımcılık mevcuttur. Varlıklı ailelerin çocukları, sınıfta her istediklerini yapmaya hakları varmış gibi davranmaktadırlar. Her zaman dövülen gariban çocuğu olurdu. Yine bir kavgada Aliye haksız olan bir çocuğu döver. Ama bu çocuk kasabanın en zenginlerinden olan Uzun Hüseyin Efendi’nin oğludur. Uzun Hüseyin, Aliye’yi ders esnasında penceresinden izlerdi. Aliye’ye az da olsa göz koymuştur. Oğlunun bir İstanbullu bayan öğretmen tarafından dövüldüğünü öğrenir ve hemen dersaneye girer. Tartışırlar ve Uzun Hüseyin ağzının payını almış bir şekilde geri döner.Aliye bütün dedikodulara rağmen kalbinin en genç, en imanlı gücüyle okulda çalışır. Müdürün şüpheli yardımına, karısının kıskanç iftiralarına, Hüseyin Efendi’nin tehlikeli öfkesinden doğan etrafındaki tehlikeli havaya rağmen mevki kazanır. Okulda çocuğu olan her ana ona büyük bir sevgiyle sarılmıştır. Fazla olarak Hüseyin Efendinin evlenme teklifini geri çevirmiştir. Fakat memur hanımların ona karşı pek kuvvetli bir düşmanlık uyandırır. Bütün kasaba leh ve aleyhinde yalnız Aliye ile ilgieniyor, yalnız Aliye’yi konuşur.Aliye coşkun bir ruhla çoçuklara elinden geldiği kadar Türklüğü aşılamaya çalışır. Onlara vatan sevgisini verir. Çocukların ellerinde bayraklar, sokak sokak dolaşır. Bu, tabii olarak, ona kuvvetli bir Kuva-i Milliye taraflılığı rengini verir. Eşraf, Kuva-i Milliyeyi, bir çeşit bolşeviklik ve halkın mallarını alıp halka dağıtacak bir şey diye anladıkları için üzüntülüdürler. Hala düşmanın durmadan ilerlemesi, Kuva-i Millieyenin ordusuz günleri, eşrafı yeni savunma kuvvetine bütün bütün aleyhtar yapmıştır. Cuma günü namaz vaktinde Aliye çocuklarını toplar, bayraklı, şarkı söyleyerek gezerler.Namazdan sonra Fettah Efendi halkı meydana toplamış Kuvayi Milliye aleyhinde vaaz verir. Aliye, konuşmaları duyar ve buna kızar. Kalabalığa ilerler. Kendini kalabalığın ortasında bulur. Çekinir önce. Derken, uzaktan ellibin kişilik Kuvayi Milliye birlikleri gözükür. Birlik komutanı Tosun Bey, olaya el atar. Kalabalık dağılır. Halk Tosun Beyin Ömer Efendilerde kalmasını kararlaştırır. Akşam olunca Ömer Efendi, Tosun Paşaya Hacı Fettah Efendinin halka yaptığı Kuvayi Milliye aleyhtarı konuşmalardan bahseder. Yüzü açık diye namuslu bir kızın az daha parçalattırılacağını anlatır.Tosun Bey, üçüncü gününde halka bir duyuru yapar. Halktan bir miktar ordu için para toplanacağını söyler. Halk buna itaraz etse de boşuna! Fettah Efendinin yaptığı küstahça konuşmalarından dolayı cezasını çok ağır çekeceğini söyler.Başta Fettah Efendinin karısı olmak üzere bir grup eşraf kadını Tosun Paşayı caydırmak için Aliye’ye yalvarmaya giderler. Okulda kadınlar kızı yakalayıp başlarlar dert yanmaya… Kadınların sızlanmalarına dayanamayan Aliye, onlara söz verir. Aliye, Tosun Beyle konuşur. Aliye’nin etkileyici gözleri ve sözleri, Tosun Paşayı ikna eder. Akşam Tosun Bey, ahaliyi toplayıp Aliye’yi Ömer Efendiden ister. Tosun Bey yapılacak olan bir baskın için başka bir köye gider ve Aliye’yi, Ömer Efendiye emanet eder.Yalnız Hacı Fettah Efendinin öfkesi ve kini eskisinden çok fazladır ve Kantarcıların Hüseyin Efendinin beyninde bir hançer vardır. İkisinin de kafasında bir tek fikir hakimdir: Tosun’un hareketinden, kasabasındaki düşman komutana haber vermek, Tosun’un on beş gün sonra dönüp Aliye’yi almasını önlemeyi amaçlamışlardı.
Hacı Fettah Efendi ve Uzun Hüseyin düşman karargahına varır. Komutan Damyanos’la görüşürler. Tosun Beyin tüm planlarını anlatırlar. Ömer Efendinin Tosun Beye olan yakınlığından bahsederler. Fettah Efendi, en kuvvetli duygularına değinir: Aliye’den bahseder: güzelliğinden, şeytanlığından, kasabanın erkeklerini nasıl baştan çıkardığından… Fakat Uzun Hüseyin Aliye konusundan rahatsız olur. Çünkü ona yalnızca o sahip olmak ister.Damyanos, Kasabayı altüst eden bu kadar önemli bir Türk kızını, hayalini şiddetle arzular. Kız güzel ve ona aşık olan Hüseyin Efendi çevrenin en zenginidir. Aliye, Tosunsuz günlerini onun hayaliyle geçirir.Sabaha karşı düşman ordusunun ayak sesleri duyulur. Halk tutunacak tek dal olan Hacı Fettah Efendiden yardım dilenirler. Ama Hacı Fettah Efendinin halktan bir isteği vardır: Birkaç Kuva-i Milliyecilerin öldürülmesi…. Başta Ömer Efendi!Damyanos’u Fettah Efendi karşılar. Derhal Aliye’nin evini korumaya aldırttırır. Daha önceden servet sahiplerini öğrenmiştir. Anadolu’da edinebileceği son serveti burada elde etmeye karar verir. Ardadan iki hafta geçer. Zulüm yapma en fena devrini yaşamış ve durmuştur. Fakat Fettah Efendi muradına tam olarak erememiştir. Ömer Efendi bütün aramalara rağmen bulunamamıştır. Hüseyin Efendi ise Aliye’nin komutanın eline geçmesi ihtimaliyle azap içinde dolaşır. Bunu anlamış olan Damyanos Aliye’yi bir yem gibi kullanmak istemektedir.Aliye küçük bir çocuktan Ömer Efendinin yakalandığı haberini alır. Beraber nöbetçi askerlere gözükmeden kaçarlar. Aliye, Damyanos’tan babasını serbest bırakmasını ister. Bu ihtaşamlı kız karşısında eli kolu bağlanan komutan kızın isteğini yerine getirir. Rumca konuşmaları ve komutanın Aliye'ye boyun eğmesi Fettah Efendiyi çileden çıkartır. Aliye’nin çarşaf giymiş gavur kızı olduğunu halka yayar. 
Domyanos, onları serbest bırakarak, Tosun Beyin kasabaya gelmesini sağlayıp onu öldürerek Aliye’ye sahip olmak düşüncesindedir.Zaman geçer. Damyanos kızla görüşmelere başlar. Ona sevdiğini söyler. Zorla ona sahip olmak ister. Fakat başarılı olamaz. Çünkü o karşılıklı bir sevgi istemektedir. 
Karşılıklı ilişkiler bir süre devam eder. Bu arada Tosun Bey, gizlice Aliye’nin evine girmeyi başarır. Gece birlikte olurlar. Ertesi günü bu kasabayı düşman kuvvetlerinden temizlemek için Tosun Bey bir saldırı yapacaktır. Sabah uyandıklarında etraflarının askelerle çevrili olduğunu görürler. Bunun üzerine Aliye, Domyanos’a gider. Evinin etrafından askerlerin geri çekilmesini ister. Aliye’nin bu isteğine karşılık Damyanos ona evlenmeyi teklif eder. Aliye, düşmandan kurtulacak olan kasabasını düşünür: düşmandan, pisliklerden temizlenmiş Türk kasabası… Her şey onun kararına bağlıdır. Mecburen kabul eder. Üç-dört gün orada kalır. Sonra Türk ordusu kasabaya girer. Aliye hemen kaçıp saklanır. Türk ordusu bölgeye girene kadar Fettah Efendi Aliye’yi bulur. Bu arada Domyanos ve askerleri kasabayı terk eder. Aliye halkın önünde dövülür. “Vurun kahpeye, vurun kahpeye” diye bağıran Fettah Efendi halkı da ateşleyerek hep bir ağızdan “kahpe” diye bağırmalarını sağlar. Türk birlikleri Aliye’yi ölü olarak bulurlar. Tosun Bey yoktur. Çünkü vücudunun yarısı gitmiştir. Görevlendirdiği askerler ona Aliye’nin öldüğü haberini bildirirler.Ardından, Tosun Bey tarafından mezarı diktirilir. Birliğin başındaki Ali Beyden bir ricası vardır:”Ordunun kurtarıcısı, cephanenin atılmasını hayatı pahasına, en korkunç bir facia, belki ebedi bir leke karşılığında alan büyük bir kadın olduğunu ilan et!” Ve o bu topraklar üstünde gerçekleşmesi için hayatını verecektir: “Toprağınız toprağım, eviniz evim. Burası için, bu diyarın çocukları için bir ana, bir ışık olacağım ve hiç bir şeyden korkmayacağım; vallahi ve billahi!”


Aliye
·         Anadolu’da öğretmenlik yapma aşkıyla yanıp tutuşan güzel görünüşlü iyi yürekli genç bir öğretmendir
·         Vatanı ve oğlu uğruna bir çok zorluğu göze alabilen cesur biri.
·         Herkese eşit davranan yardımsever.
·         Güzelliği çevresindekilere dahi sorun yaratan bir unsur.
Tosun Bey

·         Kuvayi Milliye hareketinin komutanıdır.
·         Vatanseverdir.
·         Milletin kendisine verdiği görevi sonuna kadar sürdürmüştür.
·         Aliye’nin nişanlısıdır.
Hacı Fettah Efendi
·         Köy imamı olan, ama dinle de vatanseverlikle de hiçbir bağı olmayan bir insandır.
·         İftira atarak insanları galeyana getirmeyi çok iyi bilen kötü kalpli bir karakter.
·         Çıkarları için nabza göre şerbet vermeyi bilen, iki taraflı oynayan biri.

Damyonos

·         Dönemin Yunan askeri portresini iyi çizen bir karakter.
·         Aşırı, Yunan Milliyetçisi ve Türk düşmanı
·         Aliye’ye olan aşkı kendisini daha korkutacak kadar benliğini ele geçirmiştir.
·         Yağmalama yaparak büyük bir zenglinlik elde etmiştir.

Bu hafta “Bunları Biliyor Musunuz?” köşemizde;  İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın uyguladığı Bernhard Operasyonu’nu ele aldık.1942 yılı, İkinci Dünya Savaşı’nın en çetin zamanlarında Nazi toplama kampında bir grup Yahudi, diğerlerine nazaran çok daha rahat bir hayat sürüyordu.Özel odaları,kendi elbiseleri ve temiz yatakları vardı.Yıkanmalarına izin veriliyor, aç bırakılmıyorlar,hastalandıklarında tedavi görüyorlar.Askerlerin muamelesi diğer mahkumlara göre çok farklıydı.Tamam en nihayetinde toplama kampındalar fakat hayatları diğer Yahudi mahkumlardan çok daha raht.Peki bunun sebebi neydi ?

Naziler dönemin en yetenekli Yahudi kalpazanlarını bulup onları toplma kampında bir araya getirdiler.Özel bir atölye kurup bütün teknolojik imkanlarıda sağladılar.Kalpazanlardan istedikleri tek bir şey vardı : sahte Dolar ve Sterlin basmaları.Naziler, bu sayede İngiliz ve Amerikan ekonomilerine büyük bir darbe vuracaklarına inanıyorlardı.
Bernhard operasyonunda basılan sahte paralar, İngiliz ve Amerikan piyasasına sürülecek,böylelikle büyük bir enflasyon krizi yaratılacaktı.İlk olarak büyük miktarda Sterlin basıldı.Sonuç inanılmazdı.Özellikle üretilen Sterlin İngiliz Merkez Bankası tarafından bile ayırt edilemiyordu.134 milyon sterlin basılmıştı ki, bu miktar İngiltere’nin para rezervlerinin tam 4 katına denk geliyordu.Ülkede müthiş bir enflasyon baş gösterdi.Piyasaya sürülen sahte paralar, savaş bittikten on yıl sonrasında dahi kullanımda kaldı, piyasada elden ele dolaştı.
Şimdi sırada Amerikan Doları vardı.Bu arada kalpazanlar, vicdanı olarak büyük çıkmaza düştürler. Hayatta kalmak, hatta belki de sadece bir gün daha fazla yaşamak için yaptıkları şey,Nazilere daha çok yardım ediyor, Yahudileri ve diğer halkları ölüme bir adım daha yaklaştırıyordu.Ellerinden gelebilecek en iyi şeyi yaptılar, dolar basma işlemini ellerinden geldiğince yavaşlattılar.Yeterince Amerikan Doları basılmamıştı.
Bazı tarihçiler bu olayın savaşın sonucunu değiştirmese bile dünya tarihinde önemli bir değişikliğe yol açtığını iddia ederler.Şöyle ki, bu operasyon sayesinde, ekonomik olarak ağır hasar alan İngiliz hegemonyası bitirilmiş, bu sayede Amerika dünyanın yeni lideri olmuştu.








Yorumlar

Popüler Yayınlar